Gece açtı
kalbini yâr, âh sessizliğimle
kıvrılacağım,
Göğsümdeki
cehen/neme sarılıp usulca y/anacağım.
Sessizlik dolduruyor kocaman evimin odalarını. Didişmeleri yok iki kız kardeşin. Şakalaşmaları. Odadan odaya koşturmaları da. Anne!...Nidaları yok. Gömleğimi ütüler misin? Peynirli yumurta kırar mısın? Saçım güzel olmuş mu? Eşarbım düzgün mü anne? Çorabımın tekini gördün mü? Saat kaç? Mantıya domatesli sos hazırlar mısın? Demeler yok şimdi…
Sessizlik
bir korku filminin içine çekiyor sanki beni. Korkular salıyor üzerime. Beni
alıp götürüyor sanki. Beni yakalayıp tutuyor kollarında. Sessizlik, buzullar
üzerinde donmak kadar soğuk geliyor. Bir
kedinin karda ayak izlerini bırakarak sıcak bir yerlere koşturması gibi koşmak
geliyor içimden. Sessizlik, bir uçurumun kenarı kadar ürkütücü. Üşüyorum.
Koşuyorum. Düşüyorum…
Sessizlik
gri bulutlara dönüşüveriyor yüreğimin göğünde. Müzik kanalını son ses açan
olmuyor uzun zamandır. İngilizce şarkılar çalmıyor bilgisayar. Alt yazılı film
seyreden de yok perdelerini kapatarak odanın. Çay karıştırma sesleri duyulmuyor
akşam yemeği sonrası. Çekirdek çıtırtısı da yok. Çifte kavrulmuş leblebiyi
seven de. Üçü bir arada kahveler kaldı öylece, alışkanlık ya, almışım işte. İçen
yok…
Sessizlik,
gidenlerden kalan bir veda mektubu sanki. Açmaya. Okumaya çekiniyorum. Sessizlik,
belki bi başına kalışın bencilce bir
kaygısı. Sessizlik, belki yorulan ruhumun en hüzzam şarkısı. Susarak
söylüyorum. Suskunluğum dolaşıyor odaların duvarlarında. Gölgelerimin ellerine
tutunarak yürüyorum….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder