27 Şubat 2017 Pazartesi

TATLANIYOR HAYAT

     Âh çocuklar gibi ellerimi çırpsam anlayan olur mu beni?

    "Yaşasın yağmur yağdı, kuş uçtu.” diyerek sevinsem hani?..


Zaman şalını gecenin omuzlarına atarken, yürümek geçiyor içimdeki yollardan. Yürüyorum, yağmur sonrası suskunluğun içinden geçerek. Hani  ter kokularından arınmak için duşa gireriz ya? Her yıkanma sonrası, yani ki her arınma sonrası efsunlu bir ferahlamaya bırakırız ya bedenimizi?  Bedenden ruha doğru sirayet eden bir rahatlamanın yumuşacık kucağında buluruz ya kendimizi. Bir anlık bile olsa nasıl güzeldir o his. İşte bu yorgun kent, işte bu terlemiş sokaklar, caddeler, ağaçlar da öyle. O güzelliğin içindeler şu an. Yağmur sonrası bir nefes alma….

En çok yıkanmış kokular cezbediyor beni. İğde çiçekleri. Hanım elleri. Beyaz, pembe, ebruli ve ah kırmızı güller. Beyaz ve kırmızı karanfiller. Itır. Leylak. .. Eşlik ediyorlar bana her attığım adımda ve soluduğum nefeste. Ben onları duydum diye, içime çektim diye seviniyorlar. Şükür ediyorlar varlıkları için bir daha. Ve dudaklarıma kokulu bir gülümseme konuyor. Tatlanıyor hayat…
Fakülte Hastanesinin önünden geçiyorum. Başımı kaldırıp ışıklı camlara bakıyorum. Belki bir hasta refakatçisi, karşılaşıyor bakışlarımız. Gamsız kedersiz olduğumu sanıyordur belki. Yerimde olmak geçiyordur hazan bahçesi yüreğinden. Ah nereden bilsin, kaç kere hasta yatağında hasta. Kaç kere bir hastaya yoldaş olmuştum?  Bir tek Cerrah Paşa’da aylarca “Hey gidi Cerrah Paşa içmem suyundan içmem.” Şarkısını hıçkırıklarla söyleyip yutmuştum. Fark etmiştim ki,  hastanın bana ihtiyacından çok benim ona ihtiyacım vardı, kendi yaralarımı sarmak için.  Sonra,  bir Doğu hastanesinde dillerini bilmediğim insanların bir tek beni “Garip!” diye çağırmalarını anlayabilmiştim. Ve bir Garip’in etrafında pervane olan o güzel bakışlı insanlarla hep bakışarak anlaşmıştım…

Ah yol bitiyor,  eve geliyorum yine. Ama bitmiyor iç caddelerimde yürümeler. Duygularıma sarıp sarmaladığım yağmur, kelimelerimi süslediğim kokular bir yazının kaderi oluveriyorlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder